“Logostan Mitosa Yolculuk: Eve Dönüş” başlıklı seminer dizisi, katılımcılara disiplinlerarası bir düşünce yolculuğu sunarak mitolojiyi klasik anlatılar sınırının ötesine taşıdı. Altı haftalık program, mitosları düşünsel, kültürel ve estetik bağlamlarda yeniden okumaya imkan verdi.

İlk oturumda, Dursun Ali Tökel “Zarla Kaplanmış Hakikat: Mitoslar” başlıklı konuşmasında mitosların modern insan için sadece geçmişe ait anlatılar değil, hakikatin sembolik taşıyıcıları olduğunu ortaya koydu. Tökel’in yaklaşımı, mitosun hem toplumsal belleği hem de bireysel anlamı kuran bir yapı taşı olduğunu gösterdi.

Şaban Çobanoğlu, ikinci haftada “Gılgamış: Güç ve Haz Zehirlenmesinden Kendilik Bilincine İlk Yolculuk” başlıklı sunumuyla mitosun dönüşümcü gücünü merkeze aldı. Gılgamış Destanı üzerinden yapılan bu çözümleme, mitolojik anlatıların insanın içsel arayışlarıyla nasıl bütünleştiğini ve “kendilik” fikrinin mitoslarda nasıl filizlendiğini etkileyici bir biçimde sundu.

Emine Canlı ise “Felsefe ve Mitoloji: Kökler, Saplar, Dallar” başlıklı oturumunda, logos ile mitos arasındaki ilişkiyi felsefe üzerinden değerlendirdi. 

Dördüncü hafta, Betül Bilgin’in “İslam Resminde Mitolojik İzler” başlıklı konuşmasıyla İslam sanatı perspektifinden mitolojiye bakıldı. Sanatsal form ve içerikte mitolojik yansımaların nasıl estetize edildiği tartışılırken, özellikle minyatür sanatındaki örnekler ışığında mitosun İslam estetiğindeki özgül rolü vurgulandı.

Beşinci haftada düzenlenen “Irigaray ve Eve Dönüş” başlıklı oturumda ise Feminist filozof Luce Irigaray’ın düşüncesi üzerinden yapılan çözümlemelerle, eve dönüş temasının sadece fiziksel bir varış değil; dişil öznenin, dilin ve mitin yeniden inşası olduğu tartışıldı. Bu oturum eğitim boyunca düşündüklerimizi yeniden sorgulamamıza neden oldu.

Son olarak, 20 Mayıs’ta düzenlenen Arkeoloji Müzesi gezisi, tüm teorik birikimin mekânsal ve maddi bir bağlamda yeniden düşünülmesini sağladı. Sn. Feride Bozcu rehberliğinde gerçekleşen bu gezide, mitolojik figürlerin tarihsel temsilleriyle yüzleşen katılımcılar, anlatıların somutlaşmış hallerini gözlemleyerek mitosun sadece sözde değil, taşta, çinide ve eşyada da yaşadığını deneyimlediler. Mekan olarak yalnızca kendi topraklarından çıkan eserlerin sergilenmesiyle dünyada ilk ve tek olan Arkeoloji Müzesi'nin gezilmesi bizim için çok önemliydi.